19 Ocak 2010 Salı

Moldovalı Göçmenler Üzerinden Türkiye’deki Yabancıların Kaçak Çalışmasını ve Devletin Rolünü Düşünmek

  1. Giriş
Göçlerin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar tarih boyunca çeşitli nedenlerle göç etmişlerdir. Bu nedenlerin en başında çalışmak ve gelir elde etmek gelmektedir. Son yüzyılda göç eden ve göç kabul eden ülkelerin sayısında büyük bir artış vardır. Bu çerçevede Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu’nun “Türkiye’de Yabancıların Kaçak Çalışması” ve Prof. Dr. Mine Eder’in “Moldovalı Yeni Göçmenler Üzerinden Türkiye’deki Neo-liberal Devleti Yeniden Düşünmek” makaleleri ele alınmıştır.
1960’lı yıllarda Batı Avrupa’ya iş gücü ihraç eden bir ülke iken Türkiye’de yabancıların iş göçü piyasasına girişi 1990’lı yılların başlangıcındadır. Gelen ve çalışma yaşamına katılan yabancıların büyük bir bölümü kaçak çalışmaktadır. Yabancıların iş gücü piyasasına girişinde Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu’nun makalesinde altını çizdiği gibi gerek Türkiye’ye özgü girişlerdeki bürokratik engellerin azlığı, sınırlardan kaçak girişe uygunluk ile evrensel sayılabilecek belli bir sektörde yoğunlaşma, ucuzluk, geçicilik gibi pek çok neden sayılabilmektedir.  Benzer bir şekilde Prof. Dr. Mine Eder, neoliberalleşme sürecinde devletin, kayıt dışılık ve kriminalleşme sürecinin parçası olduğunu vurgulayarak devletin göç konusundaki rolünün kapasitesizlik mi yoksa kasıtlı göz yumma mı olduğunu sorgulamaktadır.
Her iki makalede de yabancıların kaçak çalıştığı sektörlerden biri olan hizmet sektörünün üzerinde yoğunlaşılmıştır.
  1. Türkiye’de Yabancıların Kaçak Çalışması
Lordoğlu, Türkiye’ye gelen kaçak çalışan yabancıları geldikleri ülkelere göre 3 grupta toplamaktadır. [1]  İlk grup İran, Irak, Afganistan gibi Türkiye’nin doğusundaki ülkelerden gelen ve Türkiye’de bir süre çalışıp asıl hedefleri olan Avrupa ülkelerine geçen yabancılardan oluşmaktadır. İkinci grupta ise turist vizesiyle gelip vize süresini aşmayacak şekilde çalışıp sonra ülkesine dönen Romenler, Moldovalılar, Ukraynalılar, Ruslar, Gürcüler ve Azeriler yer almaktadır. Üçüncü grupta ise Türk soylu yabancılar yer almaktadır. İkinci ve üçüncü grupta yer alan yakın ülkelerde yaşayan yabancıların daha çok kaçak çalıştığı görülmektedir.
Diğer yandan kaçak çalışan yabancıların bir kısmı ülke içindeki siyasi çalkantılardan, büyük değişimlerden kaçmak amacıyla Türkiye’ye kaçak giriş yapmaktadır. Özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra artan ekonomik şiddet ve fakirlik, 1990 sonrasında çok ciddi bir göç dalgası yaratmıştır.[2] Kurdoğlu’nun makalesinde araştırma konusu olan Romanya, Moldova, Ukrayna ve Gürcistan’dan gelenler, yabancı iş gücü ihracı açısından başı çekmektedir. Bu ülkeler arasında da en fazla girişi Moldovalılar yapmıştır. Lordoğlu’nun da belirttiği gibi Moldova’dan gelenlerin büyük bir bölümünü kadın göçmenler oluşturmaktadır ve bu göçmenler ev hizmetlerinde istihdam edilmektedir. Eder’de destekler şekilde makalesinde Moldovalı göçmenlerin karşılaştıkları sorunları, devlet ve göçmen arasındaki ilişkiyi vurgulamıştır.
  1. Yabancıların Çalışma Alanları
Türkiye’ye çalışmaya gelen yabancılar sanayi, hizmet, eğlence ve inşaat sektöründe yoğunlaşmıştır. Çalıştıkları sektörlerin ülkelerinde aldıkları eğitimle ve sahip oldukları meslekle bağlantılı olmadığı bilinmektedir. Lordoğlu yapılan araştırmalarda görüşülen yabancıların pek çoğunun yüksek okul mezunu, diplomalı, vasıflı kişiler olduğunu belirtmiştir. İşveren Türk işçiye oranla daha az bir ücret vererek daha vasıflı işçi çalıştırmayı tercih etmektedir. Diğer yandan Lordoğlu, sendikalarla yapılan görüşmeler sonucunda sendikaların olayı kendi üyelerinin istihdam ve ücret sorunu olarak algılayıp yabancı işçilerin olumsuz çalışma şartlarına değinmeden soruna dar bir çerçevede yaklaştıklarını belirtmiştir. Lordoğlu’nun makalesinde aktardığı gibi resmi ve resmi olmayan tepkilerin ortak noktası kaçak çalışan yabancıların ülkelerine geri dönmelerinin istenmesidir.
 Eder, makalesinde hizmet sektöründe çalışan Moldovalı kadınlar üzerinde durmuştur. 1990’lı yıllardaki ekonomik değişim, Moldova’daki sefaletin göç için itici bir güç olması, Türkiye’deki okul öncesi eğitimdeki boşluk, ekonomideki kayıt dışılık, sosyal devletin işlevini kaybetmesi, geniş ailelerin yok oluşu ile birlikte eskiden çocuğa bakan anneanne, babaanne gibi alternatiflerin kaybolması gibi nedenler çocuk bakımı ve ev temizliği alanlarında ihtiyaç doğurmuştur. Kaçak çalışma olgusunun bizzat kendisi sektör için ücret düşürücü etki yaratmaktadır. Üstelik işçinin vasfının da Türk işçiye göre daha yüksek olduğu düşünüldüğünde Moldovalı göçmenler de bu boşalan alana aracıların ve tur operatörlerinin de yardımıyla kolaylıkla yerleşmişlerdir.
Aracılar ve tur operatörleri, göçmenlerin Türkiye’ye gelme, işe yerleştirilme gibi konularda yardım ederler. Göçmen, aracı kuruma yol parası ve ek bir ücret öder, iş bulununca da belli bir miktar para verir. Aracı kurum işverenden de belli bir ücret alır ve göçmenin pasaportunu işverenine teslim eder. Eder’in vurguladığı gibi esaret bu noktada başlar. Eder’e göre, insan emeğinin ulus ötesi pazarlanışı açısından bakıcılık, modellik ya da seks işçiliği arasındaki mesleki sınırlar bu esaret nedeniyle oldukça incedir.
Lordoğlu araştırma amacıyla görüşülen kadınların günde 5-10 $ kazacın Moldova’daki bütün bir ailenin üç günlük beslenmesini karşıladığı için Türkiye’de saat sınırı olmadan çalışmayı tercih ettiğini belirtmiştir. Pek çok kadın bu düşünceyle Türkiye’ye gelmiş, kalmış ve zamanla Moldovalı kadınlar arasında bir iletişim ağı oluşmuştur. Moldova’dan gelen turist miktarının artması üzerinde normalde 3 ay olan vize süresi 1 aya indirildiğinde bu ağ sayesinde kadınlar kendi aralarında yer değiştirmişler, yeniden vize almak için soyadlarını değiştirmek amacıyla kağıt üzerinde evlilikler yapmışlardır.
                                                         
  1. Devletin Rolü
Eder, sınır geçmekten, pasaport kontrolüne, oturma müsaadesine kadar pek çok alanda belirleyici rol oynayan devletin, Moldovalı göçmen kadınlara hangi yüzünü gösterdiğine değinmiştir.  Bu noktada kapasitesizlik ve kasıtlı göz yumma arasında gidip gelen devletin üç rolü olduğunu vurgulamıştır:
a.       Kolaylaştırıcı
Post-Sovyet cumhuriyetlerden gelen kadınların Türkiye’yi seçmesindeki başlıca neden vize politikalarıdır. Bir dönem uygulanan bandrollü vizeyle, yabancılar sınır da belli bir ücret ödeyerek vize alıp Türkiye’ye girme imkânı bulmuşlardır. Bu esnek vize uygulamasının ardında Özal dönemi politikaları yatmaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağılması ekonomik bir fırsat olarak görülmüş, Türkiye kendini bölgesel bir güç olarak lanse etmek istemiştir. Diğer yandan yabancı göçmenler, sadece kayıt dışı çalışan Türk işçilerini etkilediği ve bu da siyasi maliyeti yüksek bir etki yaratmadığı için devlet kolaylaştırıcı rolünü üstlenmiştir.
b.        Zorlar gibi yapan devlet
Özellikle yeni göçmenler oturma ve çalışma izinleri olmadığından ve bu izinleri nasıl alacaklarını bilmedikleri için özellikle polis tarafından sık sık tehdit edilmektedirler. Bütün kadınların “Nataşa” olarak adlandırılması, yani seks işçisi sanılması ve polisin kadınlara bu düşünseyle yaklaşması kadınlar üzerinde bir baskı yaratmakta, en çok şikayet ettikleri noktalardan biri olmaktadır.  
Emniyet müdürlüğü, göçleri kontrol altına almak amacıyla yapmış olduğu hiçbir yerde benzeri olmayan vize ihlali süresi kadar ülkeye dönememe uygulaması da devletin kendi gücünü rastgele şekilde kullandığını göstermektedir.
c.         Kayıt dışı devlet
Rüşvet ve yolsuzluk devleti kayıt dışılığa iten etmenlerdir. Türkiye’de çalışan pek çok aracı kurum ile polis arasında çeşitli ilişkiler ağı olduğu bilinmektedir. Zaman zaman çıkan sorunların kaynağı “göz yumma rantındaki” anlaşmazlıklardan kaynaklanmaktadır. Bu noktada Eder’in makalesinde yer alan, 22 yaşındaki Natalie’nin öyküsü polisin yeni göçmenlerin giriş çıkışını nasıl kolaylaştırdığını da kanıtlar niteliktedir. Evine dönmek isteyen ama vize cezasını ödeyecek parası olmayan Natalie, tüm parasını aracı kuruma verir. Aracı kurumun bu paranın belli bir miktarını ödediği polis Natalie’nin pasaportuna sınır dışı damgası atarak Natalie’nin evine dönmesini sağlar. 
Eder’in de söylediği gibi kayıt ve kayıt dışılık çizgileri sürekli değişerek kendine yeni iktidar alanları yaratmaktadır.
  1. Sonuç
Küreselleşme ile yaratılan ve artan gelir farklılıkları giderek fakirleşen ülke insanları için ezici bir yük olmuştur. Pek çoğu çeşitli vasıflara sahip bu insanlar istihdam arayışıyla göç etmeye başlamışlardır. İş buldukları alanlar çoğunlukla enformel alanlardır. Başlangıçta bavul ticaretiyle açılan bu alan zamanla devletin zaten kıt olan kaynaklarını tehdit etmeye başlamıştır. İşverenler, işveren sendikaları gibi kimi çevreler aynı işi yapan yabancı işçi, Türk işçiye göre daha vasıflı olduğu için yabancı çalışanları desteklerken; yabancı çalışanlar, ücretleri düşürdüğü için Türk işçiler ve sendikaları yabancı çalışanların karşısında olmuştur.  Devlet, esnek vize uygulamalarıyla göçmenlere kapılarını açarken bir yandan da sınır dışı etmektedir. İnsanlarla iş birliği yaparken bir yandan da tehdit etmektedir. Eder, bu çelişkiyi şu şekilde açıklamaktadır: ”.. bu tutarsızlık, bu rastgelelik, bu devlet ve devlet dışı alanlar arasındaki çizgilerin yok olması süreci, devletin kendi egemenliğini yeniden üretmesini de mümkün kılmaktadır. Bu anlamıyla neo-liberal devletin çok daha kriminel, kanundışı ve kayıt dışı hale gelmesi hiç de tesadüfi değildir. “[3]
Lordoğlu, yakın bir gelecekte göçlerin sayısında azalma olmayacağına işaret etmektedir. Çünkü göçmenlerin ülkelerinde henüz ekonomik iyileşmeler söz konusu değildir. Bu nedenle bu işçilerin girişleri düzenlenmelidir, formel sektörde vasıf düzeylerine uygun işlerde çalışmaları ülkedeki üretim kalitesine de katkıda bulunacaktır.
Kaynaklar
Türkiye’de Yabancıların Kaçak Çalışması ve bu Çalışmaya İlişkin bir Araştırma, Toplum ve Bilim Dergisi, Sayı: 101, İletişim Yayınları İstanbul 2005. s: 103-127
Eder, M. (2007) Moldovalı Yeni Göçmenler üzerinden Türkiye’deki neo-liberal devleti yeniden düşünmek. Toplum ve Bilim 108. s: 129-142   

[1] Türkiye’de Yabancıların Kaçak Çalışması ve bu Çalışmaya İlişkin bir Araştırma, Toplum ve Bilim Dergisi, Sayı: 101, İletişim Yayınları İstanbul 2005. s: 109
[2] Eder, M. (2007) Moldovalı Yeni Göçmenler üzerinden Türkiyedeki neo-liberal devleti yeniden düşünmek. Toplum ve Bilim 108 sy 131   
[3] [3] Eder, M. (2007) Moldovalı Yeni Göçmenler üzerinden Türkiyedeki neo-liberal devleti yeniden düşünmek. Toplum ve Bilim 108 sy 141


Devamını okuyun...>>

Stumble Upon Toolbar

18 Ocak 2010 Pazartesi

Bir dönem kapanırken

Cuma günü okulun son günü. Bitirme projelerinin de sunumu var. Bitse de gitsek modundayım. İnanılmaz stres yaptım. 4. sınıf olmak böyle bir şey galiba. Gelecek belirsizliklerle dolu.
Tam bir ay sonra bugün Polonya'ya gitmek üzere yollara düşeceğim. Az kaldı.
Ve ben artık çok yoruldum.
Şu anki başarımız : %68. Ki veri setimiz çok iyi değil. Bunu da hep bahane olarak sunuyormuşuz gibi oluyor. Ne zaman düzelecek bilmiyorum.
Web sayfasındaki baskın kategoriyi belirleme... Ah ahh bir belirlesek.
Devamını okuyun...>>

Stumble Upon Toolbar
 
template by suckmylolly.com flower brushes by gvalkyrie.deviantart.com